yazarlar-çizerler-çekerler

Patlagaç arama kutusu

25 Ekim 2011 Salı

GÜNLÜK 2 (PATAK)


Merhaba Sevgili Günlük;

Baştan söyleyeyim moralim çok bozuk. Bugün yine okula gitmedim, okula gitmek istemiyorum. Fakat işten de ayrıldım ve derin bir boşluğun içine düştüm. Ne yapacağımı bilmez bir halde sabahtan akşama kadar film izledim. İzlediğim filmler de aşk filmiydi, depresyonda olduğumu zannediyorum, ama bundan nasıl emin olabilirim bilmiyorum.

Nadir gittiğim okulumda öğrendiğim kadarıyla depresyon; bir duygu durumudur. Her ne kadar duygularla alakalı olsa da fiziksel etkileride görülür, fakat bunlar da kişiye göre değişir. Bazıları çok yer, bazıları yemeden içmeden kesilir. Depresyona giren insanlar yavaş hareket edermiş.* Ayy... İşte benim durumuma kanıt, ben yavaş hareket etmeye başladım, hayatı adeta ağır çekimde yaşıyorum. Doktora gitmem gerekiyor günlükçüğüm. Acaba manik depresyon mu benimkisi? Manik depresyon; hastalık olarak bilinen bipolar bozukluk, mani ve depresyon nöbetlerini içeren bir ruh hastalığıdır. Hastanın duygu durumu aniden yükselir, ya çok neşeli olur ya da tam aksine çok üzgün ve ümitsiz olur. Daha sonraysa eski haline döner.** İyisi mi yarın doktora gideyim, üstelik değişik olur. Sana anlatacğım güzel şeyler olur. 

Sen günlük olduğun için, bugün yaptığım şeyleri anlatmam gerekiyor değil mi? Ama bütün günümü anlattım işte; “…sabahtan akşama kadar film izledim.” diye. Ben de böyle bir insanım “kısa ve öz”, sen de sevgili günlüksün. (!) Düşündüm de bir an, “sevgili” olmasaydın ne olurdun diye. Hımm… “Sayın Günlük”; çok resmi oldu bu. “Bilgili Günlük”; bu da olmaz senin bir şey bildiğin görülmemiştir. Hımm… Hah! Tamam, buldum; “Serseri Günlük”; yok canım bu da fazla lakayt. O zaman… “Canım Günlük”; yok yok… en iyisi sen Sevgili Günlük olarak kal, diğerleri pek sevimsiz.

Bilmem fark ettin mi Sevgili Günlük, bu sana ikinci kez yazışım ve ilk yazımın üzerinden de epey bir zaman geçmiş… (!) Şimdi oturt taşları yerine, ne bulduk? Ben sana her gün yazmıyorum değil mi? O halde neymiş? Sen “günlük” değilsin. Şimdi ismindeki bu aslı olmayan kısmı atıyoruz ve sen ne oluyorsun: “Sevgili”. Evet, aramızdaki bu hitap sorununu hallettiğimiz için çok mutluyum “Sevgili”. Bir süre sana tırnak içinde hitap edebilirim. Nitekim ben geleneksel bir insanım, yeniliklere açık, fakat alışık değilim. Anlayışın için de teşekkür ederim.

Bir daha sana ne zaman yazarın bilmiyorum, çünkü benim sağım solum belli olmaz (inanmazsanız anneme sorabilirsiniz). Bir gece ansızın gelebilirim. Hoşça kal, kendine iyi bak…

*Google'dan baktım.
** Google'dan baktım. :(


NOT: Resmi Google'dan buldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder